Beyaz sayfam bile bana farklı gözüküyor, duruldum, sakinleştim, değiştim.
Aynadaki yansımam bile içimde büyüttüğüm çocuğa bir farklı
geliyor. Bakışlarım daha filtreli, kalbim daha soğuk. Duygularım daha sakin.
İnsanlara yaklaşımım, olayları değerlendirme şeklim her biri değişti. Böyle mi
olması gerekiyordu bilmiyorum, büyüme evresinin bitmesi ve olgunlaşma dedikleri
bu mu onu bile bilmiyorum. Bir yerlerde içimdeki çocuğun devreye girdiği anları
özlüyorum, kendisini o kadar uzun süredir görmüyorum ki. Yapılması gerekenler
ve yapılacaklar arasında yaşayan bir yetişkin haline geldim. Heyecanlarım,
mutluluklarım hepsini fastfood gibi tükenmeye başladı. Yaşadığımı anladığım
anların tadı damağımda kaldı. Hemen tüm çikolatayı tekte yemişim gibi hissediyorum.
Belki de çikolata o kadardı zaten, bir tadımlık, bir anlık. Halbuki içimdeki çocuk
mutluluğun süreğen bir şey olması gerektiğine inanırdı.
Çünkü kazanması çok zordu, kaybetmek bu kadar kolay
olmamalıydı. Mutluluk bir hız treninde seyahat ediyormuş gibi gelmemeliydi
insana, her bayırı zorlukla çıkan o tren o kadar hızlı aşağı inmemeliydi. Mutluluk
yoldan keyif almak demekti. Yolu izlemek, yolda mola vermek, yolda yorulmak, yorulduktan
sonra varacağın yeri düşünmek bunların hepsi mutluluğa dahil olmalıydı. En azından
benim için hayat böyleydi. 17 yaşımdan beri söylediğim bir şey var, yolu
güzelleştiren yol arkadaşlarımızdır diye. Liseye böyle veda etmiştim. Kendi mottom
haline getirmiştim bu cümleyi, benim yol arkadaşlarım, benim hayatımı güzelleştiren
gittiğimiz yol değil, sizlerdiniz.
Bir insanı sevmek, dünyanın en zor şeyiydi halbuki. İki hayatın
orta noktada buluşması, bazen buluşmadan da ortaklaşması ne çok fedakarlık
isterdi ve bunun bir mantığı öylesi böylesi de yoktu benim için. Benim sevgi dilim, kabullenmekti. Çünkü herkes, her canlı kabul görmeyi isterdi, herkes
evinde gibi hissetmeyi isterdi. Olduğu gibi olabilmek dünyanın en büyük lüksüydü.
Doğduğum günden beri ne eleştirilmeyi ne de eleştirmeyi sevmedim. Hepimiz dünyada
yer kaplıyoruz, bir şekilde yaşıyoruz, tüm yolların sonunda bir benliğimiz
oluşuyor, bu benlikle hayatta kalıyoruz, bazen geçtiğimiz yollar dizlerimizi
kanatıyor, bazen geçtiğimiz yollar bizi sarıp sarmalıyor, ama günün sonunda ‘ben’
kavramımız oluşuyor. Bazen benlik kavramımız kendimize zarar veriyor, bazen de bizi dipsiz kuyulardan kurtarıyor. Her gecenin sonunda bize kalan hep biz oluyor. Elbette eleştirilemez derken, dokunulmaz değiliz. Kötü yönlerimiz
hepimizin var, hepimizin değişmesi gereken sayısız şey var. Ama değişim sancılı
olmamalı, değişim sarıp sarmalayarak olmalı, değişim severek yapılmalı. Öylesi makbul
benim dünyamda.
Çünkü ben sevginin her canlıyı değiştirebileceğine
inanırdım.
Sevginin dünyadaki en büyük ilaç olduğunu düşünüyordum.
Değiştim derken bunlardan bahsediyorum. Yıllar içinde benim
de bakış açım değişti.
Sevginin gücüne bir yerlerde hala çok inanıyorum, bu
romantik bakış açımı ne yazık ki kaybedemiyorum ama her şeyden ve herkesten
önce ‘ben’ olmalı/ymış.
Benim için herkesten sonra ben gelirdi, çünkü benim yol arkadaşlarım
benim hayatımdı. Ben ise yolun ta kendisiydim ama sonradan anladım ki, yoldan
vazgeçmek insan için çok kolaymış. Sağa döndüğünde yolun değişiveriyormuş. Tüm o
kendimi inandırdığım hikaye bozuluveriyormuş. Bu beni hala çok kırıyor, bu
kırgınlığı görmezden gelerek bir yerlerde hala bu romantizmi besleyeceğim. İçimdeki
çocuğa sözüm olduğu için bu duygularımı terk etmeyeceğim, olgunlaştıracağım, ama bunu hayatımın mottosu haline getirmeyeceğim
8 yıl sonra kendimi güncelliyorum, belki de olması gerekeni
yapıyorum.
Yolu güzelleştiren yol arkadaşları değil, yolun ta kendisi. Bazen senin de yoldan sapman gerekecek. Doğru yolda olduğunu hissettiğin ana kadar istediğin kadar gezebilirsin, çünkü direksiyonda her zaman sen olacaksın. Sen yolun kendisi değilsin, insanlar üzerinden gelip geçmemeli. Zannediyorsun ki herkes o büyüttüğün çocuk gibi düşünüyor, hayır senin gibi düşünmüyorlar. Dolayısıyla sen birilerinin varlığı ile güzelleşmeyi kendine reva görmemelisin. Dönmen gerekiyorsa sağa döneceksin, sağ seni mutlu etmediyse sola dönebilecek güce sahip olmalısın. Dönüşlerini istersen usulca, istersen ani yap. Seni nasıl etkilediğine en iyi sen karar verirsin. Bu yolculuğun bir kuralı yok.
Kırgınlıkların, kızgınlıkların, mutlukların, mutsuzlukların
hepsi senin bir parçan, yol boyu hangi şarkıyı açtığın, hangi duygunu besleyip büyüttüğün senin özgürlüğün.
Direksiyonda kalmayı unutmadan dilediğince
gezeceksin, vakti geldiğinde tüm yollar bitecek ve istemesen de durdurulacaksın.
Ve unutma,
Yol arkadaşların başka yollarda yaşamlarına devam edecek.
Sadece sen duracaksın.
Sevgilerimle.
Belil.